Chat - Sohbet

20 Şubat 2008 Çarşamba

Özdemir Asaf

Özlem "sen bilmezsin ne demek"


Bir gece,Gecede bir uyku..Uykunun içinde ben...Uyuyorum,Uykudayım,Yanımda sen.Uykunun içinde bir rüya,Rüyamda bir gece,Gecede ben...Bir yere gidiyorum,Delice...aklımda sen.Ben seni seviyorum,Gizlice...El-pençe duruyorum,Yüzüne bakıyorum,Söylemeden,Tek hece.Seni yitiriyorumÇok karanlık bir anda...Birden uyanıyorum,Bakıyorum aydınlık;Uyuyorsun yanımda...Güzelce. hayatta tek paylaşılmayan şey yalnızlıktır yalnızsan bu senin kendi hatandır.:(

Orhan Veli Kanık

Gün Olur
Gün olur alır başımı giderim
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Herbir tüylerinde ayrı telaş!..
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur, başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi...

Ahmet Hamdi Tanpınar

Sonbahar
Durgun havuzları işlesin bırak
Yaprakların güneş ve ölüm rengi,
Sen kalbini dinle,ufuklara bak.
Düşünme mevsimi inleten rengi
Elemdir mest etsin ruhunu yeter
Eser rüzgarların durgun ahengi.
Yan yana sessizce mevsimle keder
Hicrana aldanmış kalbimde gezin
Esen rüzgarlara sen kendini ver.

Melih Cevdet Anday

Yatağım
Ben ki her akşam yatağımda
Onu düşünüyorum.
Onu sevdiğim müddetçe
Yatağımı da seveceğim

Özkan Karaca

Aynalar
Her sabah yüzümü okuyan aynalar
Bu sabah şaşırdı, kömür saçlar beyazlara karıştı
Alnımı dokuyan kırışıklar
Hayatımın esaretinde enseme vuran kırbaçlar
Adımlarımla sürüldüğüm taşlı meşaleler
Dertleşir benimle, birde ruhuma sarılan hakikatler
Sen beni tanırsın, yoksa bunlar düşmü
Yalanlar küstü, hakikatlerin külü ellerime düştü
Daha dün çocuktuk, oynardık topaç
Mutluluğun remzine uzanan kaçak
Saklanırdık halimizden, yarınları umursamadan
Zaman nasılda eridi habersiz
Yarınlar gerçek oldu,
Geleceğin toprağı önüme doldu
Senelik imzadan sonra, hayata serilen kilim
Saatlerin kuyusunda damlayan dilim
Bilinmez yarınların yokuşunda halim
Kaçınılmaz vuslata uzanacağımız mı sağ salim
Anılar yüreğimde ısıttığım yakacaktır
Aynalar yüzümde ısırdığım yaralardır
Hayatın yokuşuna çöken ruhum geçmişe küstü
Kırılan aynaların çığlığı beynimin arazisine düştü
Geçmişin safyasında ikram olan alnım
Nasılda habersiz çizgilere karışmış
Hatıralar aklın odasında tozlara yapışmış
Duygularım aşkın adresinde buzlanarak yatışmış
Yarınlar avuçlara kurulmayacak
Saatlerin akrebi kusmayacak
Yalnızca kuyuların karanlığına kapanacak
Aynaların şahitliğinde yüz ve güzler
Aynalar söylermisin ben kimim
Bir hakikatın kitabına konu olmuş izzetmi
Yoksa oyalanan düşlerin ızdırab ibretimi
Anladım ki aynaların içinde haykırılan sır var

Düşlerimizde kaldı sevdamız

Düşlerimizde kaldı sevdamız
Gök yüzü zifiri karanlıkken , pembe bir dünyada el ele bu sevdanın içineydik dünyada el ele bu sevdanın içindeydik biz seninle ve hep birlikte olmaktı temennimiz. Pembe düşlerimiz vardı, içinde sadece ikimizin bulunduğu. Bu kısacık aşkımızda en güzel akşamları en güzel sevinçleri paylaştık. Sevmeyi öğretin sen bana. Yüzün gülerken, içinde mutlu olabileceğini öğrettin sen bana. Yüzün gülerken, içinde mutlu olabileceğini öğrettin. Yaşamanın seninle güzel olduğunu gösterdin.Sevdim ben seni , kimsenin sevemeyeceği , can verip kan dahi olamayacak kadar çok. Uykularımızı paylaştık. Bir gece değil gecelerce uykusuz kaldık sevdamız için. Ben seni düşledim hep ışıl ışıl gözlerinle yanımda. Dünyalara sığmayacak aşkımızı küçük yüreklerimize sığdırdık. Ayrı geçen dünümüze yaşanmamış saydık. Hep birlikte olmalıydık biz , öyle güzel oluyordu hayat. Sözler verdik birbirimize , tutamayacağımızı bile bile. Bir sen söz vermedin sigarayı burkamayacağına. Oysa her eline alışında yüreğim hançerlendi benim. Çiçeğimdin sen , incinirsin boyun bükülür diye dokunmaya dahi kıyamazken ben , o seni zehirliyordu. Bir bunu anlatamadım sana. Ayırmaya kalktılar bizi.kimse benim yüreğimi yakan sevdamı düşünmedi. Sensiz hayat yoktu, söz vermiştim sevdama , daha önemlisi sana. Yaşayamazdım , ikimizi içime gömüp seni bırakamazdım. Aldırış etmedim kimseye , ayrılmadım senden. Çünkü yaşarsam , senin için yaşarsam ,sevdam için yaşayacaktım.Ama sonra sen beni istemedin bana sevdamın taşıyamayacağı şeyler söyledin. Yüreğimi hançerledin. Benim kadar düşüp “sevdiğim ne yapar?” demedin. Şimdi ise ayrıldığın ikinci yılında kara sevda oldu aşkımız. Sen beni unutmadın, benim seni unutma gibi bir çabam olmadı zaten .Ama birlikte olmamız için çaba sarf etmemiz , dünyayı hiçe saymamız , boşuna. Düşlerimizde kaldı bizim sevdamız. Sözümüzü tutamadık. Sevdamız ve bir birimiz için yaşamadık. Şimdi ikimizde başkaları için yaşıyoruz , sevdamız da sadece içimizde yaşıyor. Ben sana söz vermiştim , sevdamla ve seninle yaşayacağıma. Sen kendi çıktın hayatımdan. Sevdam hala yaşıyor. Bir gün üzerine çimenler bitiğinde yine yaşıyor olacak sevdam. Beni öldürdüğün gibi onu öldürmedin. Sevdayı öldürmek kolay değil. Hiç öldüremesin ki zaten ..

Aşkta yarın yoktur sevgili

Aşkta yarın yoktur sevgili
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili...

Aşk Sevmekse Sevmek Nedir?

Aşk Sevmekse Sevmek Nedir?
Dün gece yine seni düşündümher zaman ki gibigeçtiğimiz yaz aylarını düşündümhasretin sevginle birleşti gözyaşı olarak döndü bana.Sensizliğine bürünmüş dünyamdakendi egemenliğimi kurmaya çalışıyordumtam kendim için bir şeyler yapacaktım kitekrar geldi hiç gözümün önünden gitmeyengözlerin.Sandığın içinden fotoğraflarımızı buldumsanki sensizliği tadacakmışım gibi sarılmışım sanayüzüm gülüyor. Mutluyum!Artık dayanamıyorum sensizliğe.Acı veriyor fotoğraflarınla yaşamak banabelki de aşkımızın kayan bir yıldız kadar.Çabuk parlayıp söndüğünü bilmek yıpratıyor bedenimiartık ben eski ben değilim. Mutlu olamıyorum eskisi gibibedenim susuz kaldı ne kadar içsem de daha kalacak.Çünkü ben suya değil benim için daha da önemli olan sana,senin sevgine susadım. Tam sevdanın rengini bulmuştum kigökteki yıldızımız kaydı. İlişkimizin başladığı gün bir fidandikmiştik ve söz vermiştik birbirimize sevgi ile büyütecektik diye.Şimdi o ağaca kim bakacak sevgisiz kalıp sonsuzun derinliğine mikapılacak benim gibi çünkü ben sensiz karanlığın içinde kaybolmuşgibiyim tek ışığım sendin yok olup gittin.Artık kendi içimde 4 mevsim kış yaşıyorum çünkü yazım ve baharlarım beniterk etti.Bende artık yalnız içiyorum senin sevdiğin şarabı. Aynaları da kaldırdımartık sevmiyorum onları.Bana iyi bir yüz vermiyorlar baktığımda. Bahçemdeki kuşlar da sustuartık aşkımızı şarkılara vurmuyorlar. Ne olur geri dön artık bebeğimhayatımı artık siyah beyaz yaşamak istemiyorum...

Son Durakta İnenler

Son Durakta İnenler
Caminin avlusu hınca hınç doluydu. Belli ki cenazenin yakınları onu son yolculuğuna uğurlamak, dostları da son görevlerini ifa etmek için oradaydılar.Sahte gözyaşı dökenler,kara gözlüklerin ardında cenazeye gelenleri inceleyenler,ağlamamasını kara gözlüklerle örtmeye çalışanlar,bedenen orada ama ruhen çok uzaktaki olanlar,”Yahu tam da ölecek zamanı buldu.Bugün de çok önemli işlerim vardı.Çabuk bitse de gitsem” diyenler... Kimler yoktu ki...Bazıları gruplaşmış vaziyette olayı değerlendiriyordu. Sessiz ama derin-den..Her köşeden ayrı bir fısıltı duyuluyordu.Kimi hayattayken bir kaşık suda boğmak istediği bu mevtanın ardından: “Çok iyi bir adamdı çook.”diyerek onun ne kadar iyi birisi olduğunu inandırmaya çalışıyor,kimi borç para vermediği için ağzına geleni söylediği ve şu an yerde masum bir şekilde yatan zata bakarak: “Çok cömertti,kimin ihtiyacı olsa hemen koşardı.”diyerek onun el açıklılığından dem vuruyor,kimi kapısını bile bilmediği bu adam için:- Beni çok severdi, sürekli ziyaretime gelirdi, çok yazık oldu.”diyerek onun insanları ziyaret eden biri olduğunu dile getiriyordu. Tekerlekli iskemleyle getirilen yaşlı kadın da:- Oğlum her bayram olmasa bile işinden fırsat bulduğunda beni ziyarete gelirdi. Üstelik huzurevinin bütün masraflarını o karşılıyordu.” Diyerek onun kendisini ne kadar çok sevdiğini, ne kadar önem ve değer verdiğini anlatmaya çalışıyordu etrafındakilere...Katılımcılara bakıldığında zengin bir kesim olduğunu kestirmek hiçte zor değildi.Üstelik caminin dışında cadde boyu dizilen son model lüks arabalar ölen kişi hakkında gerçek bilgiyi veriyordu ‘ya çok zengin ve hatırı sayılır bir iş adamı veya siyaset çi’ diye düşündürüyordu insanı.Alalade sade bir vatandaş olmadığı gelen çelenklerden de belliydi zaten.Holdingler,bakanlar,milletvekilleri,ünlü iş adamları ve ünlü sanatçılardan gelmişti bu çelenkler.Büyük bir iştirakle kılınan cenaze namazının ardından yapılan dualar ve imamın;- Mevtayı nasıl bilirdiniz?Sorusuna hiç düşünmeden;- İyi bilirdiiik!Diye verilen yanıtlar ve omuzlara alınan cenazeyi yine aynı duygularla mezarlığa götürüldü.Gruplaşmalar burada da devam etti. Herkes ölen kişiyle ilgili anıları abartarak anlatıyordu. Bire on katarak adamı neredeyse melek gibi günahsız yapmışlardı. Hani meşhur bir söz vardır ya “kör ölünce badem gözlü olur” diye. Tıpkı onun gibi adamın badem gözlü olduğuna inandırmak için yarış yapıyorlardı birbirleriyle. Saçları örgülü üstü başı perişan bir şekilde, kara gözleriyle çevreyi izleyen ufak bir kız çocuğu hayretle bakıyordu etrafındaki bu sahte insanların sahte gözyaşlarına. Bu arada cenazenin gömülme işlemleri bitmiş, dualar edilmiş, insanlar son görevlerini yerine getirmenin rahatlığıyla evlerine gitmek için ayrılıyorlardı.Yarım saat sonra kimse kalmadı mezarlıkta. Sadece o kara gözlü ufak kız vardı. Usulca yanaştı mezara. Belli ki aklından çok şey geçiyordu ufak kızın. Bu ilk karşılaşmaları değildi ufak kızla iş adamının.Daha birkaç ay öncü onu fabrikasında çalışan babasını gerekçesiz çıkarmıştı.Parasını bile vermeden hem de. Para istemeye beraber gitmişti babasıyla. Adam onları saatlerce kapıda bekletmişti. Canı sıkılınca kapıdan içeri bakmıştı küçük kız. Adam mağrur ve neşeli bir şekilde bir anahtarı uzatıyordu kadına:- “Bu jipi sana aldım canım. Ama dikkatli kullan hee..! derken kapıda ufak kızı fark edip içeri çağırdı onları. Mali durumunun kötü olduğunu, işlerin durgun olmasından dolayı çıkartıldığını, işler açıldığı zaman tekrar çağırılacağını anlatıp göndermişti onları.Fakat aylar geçmesine rağmen ne işe almıştı ne de çıkışını vermişti babasının. Başka işte bulamamıştı babası. Eli mahkum, bekliyordu patronunun tekrar işe çağırmasını.Ama eski işçilerin tümünü çıkarıp, daha ucuz çalışacak yeni elemanlar aldığını duyduklarında çok üzülmüşlerdi.Üç kardeşi, hasta annesi ve babası çaresizdi. Son bir kez daha gittiler fabrikaya; ama içeriye alınmadılar bile.Dışarıda beklerken yanlarından hızla geçen Mercedes’in içinde mağrur ve başı dik oturuyordu adam.Bir ara küçük kızla göz göze geldiler. Adam hızla kaçırdı gözlerini kara gözlerden. Küçük kız hızla giden araba ile birlikte hayallerinin, umutlarının ve geleceğinin arabanın tozuna karışıp gittiğinin farkındaydı. Gözleri buğulandı. Dudağı büküldü. Hafifçe bir şeyler mırıldandı sadece. Bu onu son görüşleri oldu zaten. Ogün trafik kazası geçirmiş ve hayatını kaybetmişti. Tüm bunlar film şeridi gibi geçti küçük kızın kara gözlerinden.Yeni örtülen ve henüz ıslak olan topraktan bir avuç aldı.Avucunda iyice sıktıktan sonra tekrar mezara doğru fırlattı hışımla.Yine hafifçe mırıldandı.“Topraktan geldin ve yine toprağa gittin. Hiçbir şey seni kurtaramadı değil mi? Mağrur adam. Çok güvendiğin malın, mevkiin, hatırı sayılır dostların, hiç biri seni kurtarmaya yetmedi değil mi? Yazık, çok yazık, keşke ölmeden bunları anlayabilseydin....

Şehvete Seyahat

Şehvete Seyahat
Uzun süredir çalıştığım okulda kelimenin tam manasıyla insanın aklını başından alabilecek çelicilikte esmer bir öğretmen arkadaşım vardı;Fakat ne yazık ki evli ve bir çocuğu olan Tülin sadece heyecanlı hayalleri süsleyen uzak bir zevk ögesi olabilmişti benim için. Giydiği dar pantolonlar uzun bacaklarını tüm güzelliğiyle sergilerken kıyafetinde mutlaka dekolte detaylar bulabilirdiniz. Hele diz seviyesindeki eteklerindeki küçük yırtmaçlar otururken kendisine ,acaba bilerek mi yapıyor diye düşünürdüm hep, verdiği seksi hava ağzınızı kuruturdu.Beraber gittiğimiz temel bilgisayar kullanımı seminerinde Tülinle yan yana oturma şansını yakaladım seminer oldukça uzun sürdüğünden ve zaten bildiğimiz konular anlatıldığından değişik konularda kısık sesle sohbet edebiliyorduk.Ben bu arada internetteki şakacı sitelerden karikatürler bulup ona gösteriyordum Hangi siteden buluyosun bunları Kemal ? diye sorunca sitenin adını verdim Tülin kendi bilgisayarından siteye girdi ve imleci karikatür kategorileri üzerinde dolaştırmaya başladı. Siyaset,spor,meslekler derken seks başlığı üzerinde imleci bir süre bekletti.Bu arada onun ekranına baktığımı açıkça görüyordu. O kısa an içinde beynimle penisim yer değiştirmişti sanki.Aman Tanrım Tülin bu başlığı tıklamaz mı hem bu merak ve isteğin heyecanı hem de çevredeki pclerde çalışanların Tülinin ekranını görebileceği korkusu ve kıskançlığıyla ( nedense ? ) allak bullak olmuştum. Biraz tebessüm ederek Ne yapıyorsun şimdi millet görecek dedim. Ne var ki bunda karikatür komik işte baksana diyince tamamen havaya girdim artık.Küçük karikatür resimlerinin üzerine sırayla tıklıyor resimleri büyütüp gösteriyordu.Ne var ki bunda demesine rağmen ekranını ikimiz dışında kimsenin göremeyeceği şekilde çevirmişti. İlk resimde tezgahtaki sosisler arasına kendi penisini koymuş kasap ,bayan müşteriye Bunu tavsiye ederim diyordu.İkinci seçtiğinde yatakta sevişen çiftlerden bayan oh ay ıh harikasın hasan pardon hakkı pardon Hüseyin Benim yanaklarıma adeta ateş basmıştı ama Tülin her seferinde erotikten pornografiğe doğru ilerleyen karikatürleri kıkırdaya kıkırdaya göstermeye devam ediyordu.Bu arada dizinin küçük dokunuşları ve şuna bak ay şu çok komik diye kulağıma yaklaşıp fısıldamaları bende harareti tavan yapmıştı. Mastürmasyonlarımın değişmez kadını Tülin bana resmen erotik kur yapıyordu.Son gösterdiği resim ise tam bir bitiriş hamlesi oldu.bu karikatürde komik hiçbir yön yoktu.Adam kadını köpek pozisyonunda becerirken damarlı boynunu iyice germiş kurt gibi uluyordu. Bunda espiri ne diye sordum. Komik diil ama çok güzelmişdediSeminerin sonunda Tülinle bayağı ahbap olduk. Hatta ben acaba anlattığım olayda herhangi bir acayiplik yok da be mi abartıyorum diye düşünmeye başlamıştım.Sonuçta Tülin evli bir insandı. Üstelik dört yaşında bir kızı vardı.Anlayacağınız Bendeki Tülin takıntısı tam bir bulmacaya dönüştü Bir Cuma akşamı okul çıkışı Tülin hafta sonu ne yapıyosun dedi hiç cevabını verince O zaman cumartesi akşam seni yemeğe bekliyoruz ,işim yok dedin sakın yan çizme ! deyince büyük bir merak biraz da gizli bir sevinç kaplamıştı içimi.Hem Cumartesiyi iple çekiyor hem de Ulan amma adisin; kadın seni evine davet etti ,incelik olsun diye senin aklın nerede . diyordum.Neyse Cumartesi akşam telefonda adresi aldıktan sonra elimde bir kilo fıstıklı baklava Tülinin kapısını çaldım.Eşi Eminle birlikte beni çok içten bir şekilde karşıladılar. Tülin ilk üç düğmesi açık dar beyaz bir gömlek çok ince ( şöyle saten gibi bi şey ) dizinin biraz üstünde bir etekle o güne kadar görmediğim yürüyen bir afrodizyak olmuştu. Eşi Emin ise hafif tombul gözlüklü konuşkan bir tıptı.Hatta zevzekçe sözlerinden ötürü Tülin tarafından birkaç kez azarlandı o gece.Bu azar karşısında en ufak tepki vermeyişi dikkatim çekmişti doğrusu. Emin böyledir işte, a benim salakcığım gibi cümleleri hiç çekinmeden bir yabancının yanında sarf edebiliyordu Tülin .Kızlarını sorduğumda Emin Bu gece için anneme yolladık dedi. Pasta çay servisini biz Tülinle otururken emin yapıyordu.Üstelik teşekkür alacağına terslenerek karşılık buluyordu. Getirdiğim baklavalardan birini yedikten sonra Tülin Bu baklava şimdi acayip kuvvet verir di mi Kemal ? demesin mi .Bakışı ve ağzının şekli kastettiği imayı o kadar açık kılıyordu ki Tülinin kocasının yanında gösterdiği bu cürrete şaştım kaldım. ama sen boşuna yiyip de ziyan etme Emin sen de işe yaramaz deyip isterik bir kahkaha patlatınca artık ipler kopmuştu.Emin �Tülin misafirimizin yanında lütfen böyle konuşma Gerçekleri söylüyorum Kemal yabancı mı yetersiz olduğunu kendinde biliyorsun.Sana mahallende bile kız Emin derlermiş,sen anlatmıştın unuttun mu ? Emin bu söze de gülümseyince bendeki bütün mesafeli yaklaşımlar uçup gitti. Artık kolumu Tülinin omzuna atmış kulağına olmadık bir şeyler söyleyip yanağımı yanağına çekinmeden değdiriyor. Arada bir saten kumaş altından hissedilen bacaklarına elimi koyuyordum.Tülin benim bu cesaretime karşılıklar vermede tahmin ettiğim gibi gecikmemişti.anlattığı erotik fıkralar ve bacak temasları benim aleti kazık gibi yapmaya yetti.Emin�in getirdiği kiraz likörü üçümüzü de çakır yapmıştı.Gece tam istediğim seyre doğru gidiyordu.Bir ara Hamarat Emin mutfağa gitti.İşte o an Tülin beklemediğim seri bir hareketle kucağıma oturuverdi yüzü bana dönük koltuğun üstünde kucağıma çömelmişti.Dudaklarını dudaklarıma yapıştırıp vantuz gibi emmeye başladı.Evet bu öpüşme değil düpedüz ateşli bir yiyişmeydi.İkimizde dillerimizle oral seks yapıyorduk.Emin yanımıza döndüğünde sanki orada hiç kimse yokmuş gibi ön sevişmemiz devam ediyordu.Tülin kucağımdan kalkmadan emine dönüp Eğer bizi rahatsız etmeyeceksen oturup izleyebilirsin.Zoruna gidecekse sakın bekleme çünkü bu gece sekse doyacağım dedi sonra Seni rahatsız eder mi sevgilim diye benden tasdik istedi. Yoo keyfine baksın Ellerimle Tülinin ince eteğini sıyırıp kasıklarına baskı yaparken O da inanılmaz dil darbeleriyle beni mest ediyordu iki elini yüzümde gezdirmesi bütün sinir uçlarımı uyarmıştı. .Aletim neredeyse bir kriko gibi Tülini kucağımdan kaldıracaktı.Bu hızın etkisiyle Tülinin kulağına Bebeğim oral seks istiyorumdedim.Kucağımdan kayar gibi önüme diz çöktü ve inanılmaz bi şey istedi Emin buraya gel ve sevgilimin fermuarını indir ben Emini o an fark edebildim elini külodundan içeri sokmuş küçük aletini kaldırmaya çalışıyor ve iştahla bizi izliyordu. Tülinden bu emri alınca ,sessizce yanımıza geldi ve gerçektenden de fermuarımı aşağı indirip yerine oturdu. Tülin artık tamamen vahşileşmişti,Emini yerin dibine sokmaya niyetliydi. Sana otur dedim mi ben salak! gel ve sevgilimin sikini külodundan çıkarıp ağzıma ver dedi Ben karşı çıkacak oldum Tülin Sen karışma aşkım emir almayı öğrensin Ereksiyon halindeki penisimi bir erkeğin külodumdan sıyırıp karısına ikram etmesi bana bilim kurgu gibi geliyordu.Likörün etkisi olmasa belki de buna gerçekten karşı çıkacaktım ama olan olmuştu artık.Kazık gibi olan aletimi taşaklarımdan ucuna kadar küçük dil darbeleriyle yalayan Tülin ,ben kanepede kasılıp irkildikçe küçük dokunuşları ile beni büsbütün çıldırtıyordu.Yüzüm bile oral seksin etkisiyle seyirmeye başlamıştı.Hayatımda böyle bir zevk almamıştım ve kimsenin de böylesini tattığını sanmam.Ben böyle iliklerime kadar şehvete kapılmışken Emin ağzı ve gözleri koskocaman olmuş kendi kendini tatmine uğraşıyordu.Derken Tülin ayağa kalktı eteğinin altından seksi külodunu sıyırıp emine doğru fırlattı sonra az önce öpüştüğümüz pozisyonda kucağıma yerleşti.Oral seksin etkisiyle kayganlaşan penisimi klitorisine sürten Tülin üzerine oturmadan önce tahrik edici sesler çıkarıyordu. ıyhh ohvv ıhhh ve kuyruk sokumunu kasarak tamamen üstüne oturdu.Ben zevk inlemelerini saklamak istesem de bir türlü tutamıyor inildeyip duruyordum. Kısa süre içinde Tülin ritmik bir hız kazanmış şloklar şlakkklara dönüşmüştü. Bu arada şehvet Tülinin diline de vurdu tabi ahh ohhh sikicim sabaha kadar sik beni işte böyle ,kadın böyle sikilir ahh Emin göö görüyor musun nas.. ııl.. sikiliyorum ohyy sik beni sik beni evet evet Kanepenin üstünde Tülini oyuncak gibi çeviriyor çeşit çeşit pozisyonlarda gidip geliyordum Bir saat kadar süren bu hızlı sevişmenin ardından içine boşalmak istemediğimden aletimi iyice kayganlaşan vajinadan çıkarıp elimle köpek pozisyonundaki Tülinin sırtına boşaltmak istedim.Ama benim penisimi hızlı hızlı sıvazladığımı gören Tülin Emin e çabuk buraya gel Emin sevgilimin önünde diz çök senin yüzüne boşaltacağım onu gerçekten de Emin bu emri arzuyla bekliyormuş gibi yerinden fırlayıp kanepe önünde diz çöktü ve gözlerini kapadı. Ben buna engel olmaya çalışacaktım ama artık ne buna engel olacak takat ne de bu anı bozacak cesaret kalmıştı bende .Patlamak üzereydim Tülin eliyle hızlı bir şekilde mastörmasyon yapıyordu hadi sevgilim fışkırt hadi döl kokusu duymak istiyorum hadi bebeğim hadi hadi hadi ! .Başkası anlatacak olsa bu hikayenin gerçek olduğuna asla inanmazdım yaşadıktan sonra da gerçekliği tam net değildi Tülinle hala aynı işyerinde çalışıyoruz.bana anlattığım gecenin sadece bir kere yaşanması gerektiğini söyledi Bu bir gecelik kalırsa kimseyi üzmezmiş. Ben yapım gereği ısrarcı olamıyorum ama insan kafayı yer bütün bunları yaşadığım Tülin şimdi son derece soğuk davranıyor. Samsun ,Ordu çevresinde böyle bir gecelik kişiye özel bir macera yaşamak isteyen aklı selim insanlarla tanışmak isterim e mailim gerçektir sadece konuşmak isteyen çiftlerle de tanışmak güzel olurdu

19 Şubat 2008 Salı

Teoman

teoman teşekkür

Sevgi gösterceksin, söylemek yetmez. Sevgi gözlerdedir, sözlerin yetmez. Sevgi herşeydir, kalbe hapsedilmez.Seveceksin benim gibi ama yüreğin yetmez...BUDA BENDEN YENİ YAZDIM:))(Hayatımda çok aşklar yaşadım ama hiçbiri baki kalmadı. Aşk dedigime bakma kimseler sevemezdi bizim gibi derdik. Ama neticeye gelelim arkadaşım. Dostlarım hala benle. Aşklarım nerede????)

16 Şubat 2008 Cumartesi


Bir sonbahar mevsimiyle başlar bütün ayrılıklar....Aşıklar vedalaşır. Doğa ise

ölümden önceki son nefeslerini verir. Ardında yaşanan sıkıntılar ve

gözyaşları...Toprak bütün susuzluğundan sonra özlediği doyuma ulaşmış,

zaferini yaşarken en güzel kokularını yayar etrafa...Tabiat bir insan gibi bütün

sıkıntılarını içine atmış birden döküverir dindirmek için acılarını...Ve gökyüzünün bütün kasveti bu damlalarla akıp giderken güneş parıldatıverir rengarenk ışıklarını....

TEOMAN ÇOK TEŞKKÜRLER PAYLAŞIMIN İÇİN

14 Şubat 2008 Perşembe

Özür Mesajları


Özür dilemenin bir asillik olduğunu düşünüyor ve bugün buluşmaya gelmediğim için özür diliyorum senden. İnan bana elimde olmayan nedenlerden dolayı gelemedim?


Bilirsin bir karıncayı bile incitmem... Seni de incitmek istemedim, inan ki istemeden oldu. Çoooook ama çoooook özür diliyorum senden...


Bu mesaj sana ne mi söylüyor? Dinle: ?Kırdım seni ama inan çok üzgünüm... Bugün için özür dilerim. İstediğim tek şey beni affetmen ve yine eskisi gibi olmamız.?


Yaptığım hatadan dolayı özür diler, bundan sonra böyle bir hatanın tekrar etmeyeceğine bildirerek, özürlerimin kabul edilmesini temenni ederim. Saygılarımla?


Günlerdir özrümü kabul etmen için mesaj yolluyorum... Lütfen, lütfen artık olumlu bir yanıt ver de içimdeki sıkıntıyı hafiflet! Tekrar yazıyorum.. Özür dilerim tüm olanlar için? Gerçekten çok üzgünüm?


Senden özür dilemek için bana bir fırsat daha vermeni istesem ne dersin? Bu mesajla birlikte buluşmak ve konuşmak isteğimi dile getirsem, bana görüşme şansı verir misin? Umarım cevabın olumlu olur da beni çok mutlu edersin... Birtaneciğim seni çok seviyorum?


Benim için çok anlamlısın öyle ki senin bendeki yerin bu satırları yazmama sebep oluyor. Kabul edilemeyecek bir şeydi belki yaptığım ama sen de biliyorsun ki her insan hata yapar ve senden bir kereliğine olsun beni affetmeni diliyorum. Kalbindeki yerimi yitirdiysem, beni affetmeni bekleyemem. Ama tekrar düşünmen için kendine fırsat vermeni istiyorum. Yine eski günlerdeki gibi olalım sevgilim. Seni çok seviyorum.


Merhaba, öncelikle sizden özür dilemek istiyorum. Çünkü; bugün olanlar hiç kimsenin kolayca kabul edemeyeceği şeylerdi. Ancak size karşı duygularım çok yoğun ve sizinle sıkça görüşmek isteğindeyim... Eğer özürlerimi kabul eder ve bana bir şans daha verirseniz, lütfen olumlu bir mesaj gönderin!


Mesajım yüreğimin en derin köşesinden geliyor? Bu nedenle şaka mı yapıyor diye düşünme sevdiğim? Kırgınlıklar kalksın istiyorum biriciğim. Özürlerimi kabul et!


Ben bu özür işlerinde hiçbir zaman iyi olamadım ancak seni o kadar seviyorum ki? onun için? Özür dilerim canım!


Sağa dönüyorum olmuyor? Sola dönüyorum olmuyor? Yok nafile uyku tutmuyor çünkü aklım sende ve bugünkü kavgamızda... Tüm kalbimle özür diliyorum. Seni seviyorum?


Günlerdir özrümü kabul etmen için mesaj yolluyorum... Lütfen, lütfen artık olumlu bir yanıt ver de içimdeki sıkıntıyı hafiflet? Tekrar yazıyorum.. Özür dilerim tüm olanlar için... Gerçekten çok üzgünüm? Sana olan aşkımdan kuşku duymamalısın, seni sevmiyor sana tapıyorum. N?olur beni affettiğini söyle?


Sağa dönüyorum olmuyor? Sola dönüyorum olmuyor... Yok nafile uyku tutmuyor... Çünkü aklım sende ve bugünkü kavgamızda? Bana kırgın olma istiyorum sevdiğim... Bu nedenle tüm kalbimle senden özür diliyorum! Aşkım, kalbim her şeyim sensin, birtanemsin? Bak uyku tutmuyor, haydi barışalım da güzel rüyalar görelim... Seni seviyorum...


Sözlerinden belli, kırmışım seni bilmeden... Bir öpücük versem, sarılsam, özür dilesem affeder misin beni?


Senden özür dilemek için bana bir fırsat daha vermeni istesem ne dersin? Bu mesajla buluşmak ve konuşmak isteğimi dile getirsem bana görüşme şansı verir misin? Umarım cevabın olumlu olur da beni çok mutlu edersin. Seni çok seviyorum her şeyden önce bunu bilmelisin!


Dostluk kolay kurulur ama devam ettirmek zordur. Bugün kırdım seni. Ama inan istemeden oldu. Bu nedenle senden çok, çok özür dilerim.


Üzüntümü anlatacak kelime yok. Olanlar için gerçekten çok üzgünüm ve çok özür dilerim.


Beyaz bir güvercin yolluyorum sana bu mesajla birlikte. Bu bir barış mesajı! Tüm kırgınlıkları yok etsin ve sen özürlerimi kabul et diye.. Bu mesaj sana ne mi söylüyor? Dinle, diyor ki: "Kırdım seni ama inan çok üzgünüm. Bugün için özür dilerim. İstediğim tek şey beni affetmen ve yine eski gibi olmamız. Seni seviyorum!"


Özür dilemenin bir asillik olduğunu düşünüyor ve bugün buluşmaya gelmediğim için özür diliyorum senden. İnan bana elimde olmayan nedenlerden dolayı gelemedim ve seni de arayamadım... Üzgünüm canım. Telafi edeceğime söz veriyorum!
Sanırım özür dilemek için çok geç kaldım ama yine de son kez şansımı denemek istiyorum: ÖZÜR DİLERİM!

Dostluk Mesajları

Dostlar arasına hasret uçurumu girdiğinde, yıldızlarla vuslat köprüsü kurduk yürekten yüreğe. Gönlümüzün hasret günlüğüne unutmayı ve unutulmayı hiç yazmadık

Duygular vardır anlatılamayan, sevgiler vardır kalplere sığmayan, dostluklar vardır hiçbir şekilde yıkılmayan, bazı insanlar vardır asla unutulmayan

Hiç kimse bir arkadaş kaybedecek kadar zengin değildir. Hele ben hiç değil. Affet beni dostum

Dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan bir ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur. Gel seni bi kuçaklıyayım yaa ?

Her dostluğun gökyüzünde bir meleği varmış, yeryüzünde biten her dostluk için gökyüzünde bir melek ağlarmış, sana ant olsun ki bizim meleğimiz asla ağlamayacak dostum...

Dost bazen minik bir kuş bazen var olmayan sevgili, kimi zaman saksıda bir çiçektir, ama asıl dost seni senden çok sevendir

Her dostluğun gökyüzünde bir meleği varmış, yeryüzünde biten her dostluk için gökyüzünde bir melek ağlarmış, sana ant olsun ki bizim meleğimiz asla ağlamayacak...

Dünyada birçok insan vardır. Kimi mutlu, kimi mutsuz, kimi ağlayıp, kimi gülüyor ama güzelliklere ve mutluluğa layık bir insan var ki,o da su an bu mesajımı okuyor.

Dost dediğin deniz kenarındaki taşlara benzer, önce birer birer toplarsın, sonra yavaş yavaş atmaya baslarsın. Fakat bazılarını atmaya kıyamazsın, sen atmaya kıyamadıklarımdansın.

Güneşe bağlandı korkuyla önce insan. Sonra ateşe, suya ... Ay battı su kurudu gün bitti.. Sevgi kardeşlik dostluktu sonsuz olan..can dostuma

Dostluklara mesken ßu yürek asklara degıl sevgılının gozlerıne degıl dostun sozlerıne, selamın'a merhabasına muhtac bu yurek merhaba ey dost bu gece de yurektesın...

Bizim ömrümüzde ırmaklar vardır, sularında hayallerimizi yüzdürdüğümüz.bizim ömrümüzde dostlarımız vardır,günlerimiz ayrı gectigınde üzüldüğümüz...

Rüzgârın kemanını çaldığı, damlaların cama vurduğu bir pencerede yatağına uzanıp ta keşke dediğin tüm güzellikler gerçek olsun.

Yürek umutlara gebe olduğundan beri, dostluklar ayrılıklara yenik düşmedi..gönlümüz darağacındayken bile, küsüp dostlarımızı sevmeyi unutmadık biz..!

Gün gelir bir gün yanlız kalırsan. akı verirse iki damla gözyaşı gözünden canlanırsa anıların birden bire beni hatırla...

Sakın üzmesin seni karşılıksız sevgiler bağrına taş basarsın acılar bir gün diner giden gitsin aldırma yangınlarda söner sakın bakma arkana krallar önde gider

Zengin; çok mala sahip olana denmez, zengin kalbi olana denir. Kalp zenginliğinden mahrum olan kimse, ne kadar geniş servete sahip olursa olsun yine fakirdir. Tamamı ve hırsı sebebiyle de halk nazarında hakirdir. Kalbi zengin olan kimse de ne kadar fakir olsa herkesin nazarında muhteremdir.

Evet arkadaşım!gülmek varken surat asmak niye,güldürmek varken ağlatmak niye,güzel sözler söylemek varken,kalpleri kırmak niye?hayat çok kısa arkadaşım ve bu dünyadaki hıc bır sey kırılan kalplere değmez.

Gülmek senin ıcıHer dostluğun gökyüzünde bir meleği varmış, yeryüzünde biten her dostluk için gökyüzünde bir melek ağlarmış, sana ant olsun ki bizim meleğimiz asla ağlamayacak...n bir tutku olsun...olurda bir gün ağlarsan eğer o da mutluluktan olsun...

Baki dostluk adına nice dilekler vardır. Ölümün dahi ayrılık sayılmadığı gönüller vardır. Mesafeler araya set çekmişse ne çıkar. Sevgide birleşen yürekler vardır

Dünya Dilinde SENİ SEWİYORUM

Seni Seviyorum (Türkçe)
I love you (İngilizce)
Ich liebe dich (Almanca)
Je t`aime (Fransizca)
Te quiero (ispanyolca)
Ti amo (italyanca)
Uhibbuki (bayana)
Uhibbuka (erkege) (Arapça)
Aami tomake bhalobhashii (Bengali)
Volim te (Bosna)
Ngo oi ney (Cantonese)
Indian Chiholloli (Chickasaw)
Ja Tebe Volime (Hirvatça)
Jeg elsker dig (Danimarka)
Ik hou van jou (Hollanda); (Felemenk-Hollanda)
Ik zie u graag (Belçika)
Ik zeen a toch zu geireAkoolook (Eskimo)
Ma armasten sind (Estonya)
Mina Rakastan Sinua (Fince)
Je t'aime; Je t'adore (Fransizca)
Ta gra agam ort (Irlanda)
Tha gradh agam ort (İskoçya)
S'agapo' (Yunanca)
Ani ohevet otcha (Erkege)(Hebrew)Ani ohev otach (Bayana)
Tumse meine pyar kiya (Hindistan)
Szeretlek (Macaristan)
Saya sayang kamu (Endonezya)
Kimi o ai shiteru; Aishiteru; Chuu shiteyo; (Japonca)
Ora omee no koto ga suki da; (Japonca)
Watashi Wa Anata Wo Aishithe Imasu (Japonca)
Sa rang hae yo (Kore)
Te amo (Latince)
Saya cintakan mu; Saya sayangkan mu (Malaya)
Wuo Ay Ni (Kuzey Çin)
Jeg elsker deg (Norveç)
Ja cie kocham (Polonya)
Te iubesc (Romence)
Ya tebya lubliu (Rusça)
Te adoro (Ispanyol)
Jag älskar dig (Isveç)
Te Dua (Arnavutça)
Anh yeu em (Bayana)
Em yeu anh (Erkege) (Vietnam)
Tora dust darem (Farsça)

Tut Yüreğinden Bir Parça

Usulca bir gemi yanaşır kalbimin kenarınaKıyıya insanlar iner yüreğimin ta köşesineKalbimin acısını kimler anlayabilir kiİnsanlar gelip geçer üstümden basıp geçerHayat bir yap boz misaliHer daim yapılmayı bekler taşları denizin üzerinde giden gemiler gibiBir araya getirmek kolay değil hayatıYaşam yoruyor insanı zorluyor bazen sonuna kadarAlışmaya çalışmaktansa yeni kurallar koymayı deniyor kendi kendineBazen yeniliyor yolun yarısındaBazen zirveye çıkıyor her şeyin bitiş noktasınaBazense sessizliği sakinliği tercih ediyorÇekiliyor bir köşesineHer şeyi kabullenmiş yorganını çekiyor üzerineHayatına devam ediyor durgun rüyasındaKarmaşaya yenik düşmüş bedenlere inatYeniden yaşamayı seçen insanlar az kalmışFarkında olmasak da.Eğer her şeyi göze alarakYeniden yaşamayı seçenlerden olmak istiyorsanSen de tut yüreğinden bir parçaDenize bırak tüm umudunlaGeri geleceğini unutmaTut ki gelmedi aslaAma sen yine de umudunu yitirmeSenin umudun başkasının umudu olmuştur yolladığın yürek parçasıylaSenin yüreğin can bulmuştur artık yeni bir yaşamdaBu yüzden asla yok olmayacağını unutma sonsuza kadar.

Deniz Fenerinin Aşkı

Bir Denizfeneri..Okyanusla sonsuza dek komşu. Okyanusun mu ona daha çok ihtiyacı var yoksa, denizfeneri mi okyanus için vazgeçilmez bir sevgili? Gündüzleri, denizfeneri isyanlarda... Çünkü yanıbaşındaki biricik sevgilisi gözlerinin önünde güneşle ihtirasla sevişmekte. Hep gece olsun ister, sevgilisi ona kalsın, yalnız onda bulsun gecedeki renginin güzelliğini... Denizfeneri, küçücüktür okyanusa göre ama güneşin aşkından daha büyüktür aşkı okyanusa... Geceleri ise denizfeneri, mutluluklar peşindedir, gecenin esrarengiz sessizliğinde. Her ışık turunda çıldırır denizfeneri zevkten, adeta danseder okyanusun en uzak noktalarına uzanarak. Daha gerçektir denizfeneri, gece sadece o ve okyanus vardır sınırlı görüş gizliliğinde. Gündüzleri denizfeneri bir hiçtir bütün aldatmalara şahit olarak. Güneş ise gece olunca bu hissi göremez.. Gece, denizfeneri ile okyanusun aşkının dansedişine güneş şahitlik yapmaz.. Gün bitiminde ve başlangıcında teslim ederler sevgili okyanuslarını birbirlerine güneş ve denizfeneri. Güneşin okyanusla arasına giren bir engel vardır kimi zaman, bu işkencedir güneşi küçülten. Bulutlardır, bu hain, gündüz aşkında güneşe okyanusu göstermeyen. Güneş ise tüm gücüyle savaşır okyanusa ulaşmak için. O kadar yaklaşır ki, bulutlara bulutlar, yoğunlaşır, yoğunlaşır ve gökyüzü ağlamaya başlar okyanus hasretinden hesapsızca titrer. Okyanus bütün damlaları özlemle kucaklar, her damla onu güneşine daha çok yaklaştırmaktadır. Gökyüzü ağlar, ağlar ta ki son damlası bitene kadar. Okyanus damlalarla büyür büyür büyüklüğüne daha hacim katarak aşkının sevgi damlalarıyla. Bilmezdi okyanus, her yağmurla sevgisini ona iletmek isteyen bir güneşinin olduğunu. Her yağmur yağdığında okyanus kızar güneşine gündüz onu terkettiğini düşünür, hırçınlaşır, dalgalanır öfkesinden bilemez güneşinin ona ulaşmak için savaştığını. İntikamını denizfenerinden alır okyanus, onun neden gündüz sevgilisi olmadığını defalarca kamçılayarak sorar denizfenerine. Dalgalarını büyütür, cevap alamayınca denizfenerinden.. Denizfeneri onu teselli edemez, çünkü o sadece gece vardır gerçek gecededir onun için. Ağlayamaz denizfeneri, ağlamayı deliler gibi istesede, gözyaşları yoktur, ulaşmak istesede ulaşamaz gündüz sevgilisine. Çaresizdir denizfeneri, sadece bir dilek geçirir içinden rüzgarâ yalvarır "bulutları kaçır buradan" diye, güneşin çıkması sevgilisine sevgi dolu ışıklarını göndermesini diler.Okyanusunun mutluluğunu ister hesapsızca... Çünkü tek mutluluğu budur denizfenerinin. Ağlayamaz, gündüz ona ulaşamaz, konuşamaz hislerini okyanusuna. Her okyanusun sahilinde bir denizfeneri vardır. Her gece denizfenerleri gemilere okyanusa olan aşkını haykırırlar, ümitsizce, yarınlarını hiç düşlemeden... Ve her gece hikayelerini anlatmak için gemileri beklerler sonsuz gecelerde...

Seni Sensizliğe Anlatıyorum

Seni Sensizliğe Anlatıyorum
Zaman öylesine çabuk geçiyor ki birtanem,anılar yok olacağı,silineceği yerde,barajdan taşan su örneği,daha bir coşkulu,daha bir saldırganŞimdi,nerdesin,kiminlesin bilemembildiğim tek şey,bendeki senin,beni nasıl kahrettiği ve yok ettiğidirMutluluğu uzaklarda aradın birtanemyanıbaşında olan sevinçleri ve acılarıkendinle bütünleştirebilseydin eğer,şimdi böylesine solgun ve terkedilmişliğinezikliğini duymayacaktıkHer gün,her saat ve her dakika,büyük bir çığ gibi büyüyorsun kafamdaSeni kendime,seni sensizliğe anlatıyorum,tükenmiyorsun...

Kayıp Ve Tutsak

Sözcükler dilimden dökülürSusmak bir yere kadar gönülAğlamak yakışıyor mu hiç sanaAh ağlama içim acır sen ağladıkçaYüreğimden gelen sesleri dinleHisset ruhunda hapset gözlerinde beniBeni sende yaşa ki Seni nasıl içimde yaşattığımı anlaAnla her şeyimi bırakıp gidebileceğimiArkama baktığımda bir tek sen diye üzüleceğimiGözlerin buğulu penceresinde sadece sana ağlayabileceğimiVe yalnız seni sevdiğimiAnla...Ruhum kayıplara karışırUzaklarda bir yerde belki de tam yanıbaşındaSeni bekler, seni gözler, seni hissederKalbim tutsak olmuş sensizliğeBir acı yerleşir yüreğimeKaranlık heryeri kapladığındaSessizlik bir anda etrafımı sardığındaYalnız sen yoksun diye yanımdaKorktuğumu ve unutulduğumu duyumsarımKayıp ve tutsak olmuş her şey ben deSen uzaklarda kendi hayatındaBir kayıp.Ben bir boşlukta sensiz hayatımdaBir tutsak.

Soldu Menekşe

Kurumuş yapraklarını dökmüş menekşeSusuzluğunu duyuramamış güzel bülbüleGözyaşlarıyla ıslatmış garip toprağınıBülbül şakırken ağaç dallarında.Eski güzelliğinden eser kalmamışYalnızlık onu biçare bırakmışBülbül daldan dala coşup gezerkenMenekşe ölüyormuş günden güneSon gündoğumu ve günbatımı derkenSon nefes alışlarını yaşamış geceyarısıGüzel bir sabahın eşiğindeBülbül menekşeye su getirivermişDeli gönül çağlar esersinGönülden gönüle aşk eylersinBir vakit aklına sevdiceğin gelinceOnu aynı güzellikte bekler mi bilirsin

Cennetin Sensizliği

Dinliyorum benim için yazdığın şarkıyıHer cümlesi içimde senden bir iz gibiŞu an yalnızım acıyor içimÇünkü Sensizim!..Hayatı yaşamak isterdim oysaYanında, kollarında ah gözlerinde bi tanemBir başımayım ellerimde hatıralar varAğlamak istiyorum ama yapamıyorumGözyaşlarım beni terk edeli hayli zaman olmuşŞarkının en hüzünlü yerinde tutamıyorum kendimiHaykırıyorum tüm gücümle yıldızlaraDolunay paylaşıyor acımı mehtabında gizlenerekHer şey acı veriyor, her şey uzak geliyorSensizken, sevgisizkenYokum ben zaten,Kaybolmuşum zamanın olmadığı en güzel yerdeAnlıyor daha bir insan aşkın kıymetiniCennetin kalbindeyken bile sevdiğini arıyor elleri!..

Sensizlik Vuruyor!..

SENSİZ BEN HİÇ GİBİYİM!!..DÜNYANIN İÇİNDE AMA SANKİ YOKMUŞUM GİBİYİMRUH GİBİ DOLAŞIP,HAYALLERE DALIYORUM.SENSİZ BEN ÇEKİLMİYOR.VARLIĞIN DÜNYA'YA DEĞER CANIM.SENSİZLİK VURUYOR KALBİMİN SAHİLLERİNE VURUR...BİR ANDA AĞLIYORUM....SONRA SEN GELMİŞ GİBİ GÜLÜYORUM ...KENDİ KENDİME KONUŞUYORUM...BİLMİYORUM NE HALDEYİM.SEN GELMEZSEN YAKINDIR, GELECEK SONUM!!..DUA: ALLAHIM SEVDİĞİMİN YÜZÜNÜ GÖRMEDEN ÖLMEYİ NASİP ETME AMİN...

Terkettiğin Gün

Hala dün gibi hatırlarım. Hala bu gün gibi ağlarım. Gözlerimin önünde beni terkettiğin o gün. O saat,o veda anı,o yaşanan dram. Seni bırakmamak için nasılda sarılmıştım sana. Sende öfkeli nasılda çekmiştin boynundan ellerimi. Düşürmüştün iki yana. Seni bırakmamak için nasılda durmuştum kapıda. Azmış bir köpek gibi. Bağırmıştım sana. Gidemezsiiiiin hayıııııır gidemezsiiiiiin. Sen evet sen. İlk defa nasılda bağırmıştın sen bana. Gökten yıldızları düşürdün sanki. Gideriiiim eveeeet gideriiiim karışamazsııııın. Nuh dedin peygamber demedin. Nasılda içmiştim sabahlara dek. Resimlerine bakıp tek tek. Nasılda ağlamıştım çocuklar gibi. Nasılda yıkılmştım ardından. Öylece kalakalmıştım. Nasılda öfke kusmuştum sana. O an elimde silah olsa vururdum seni. Yo yo vuramazdım,kıyamazdım sana. Sen benim aşkım,gülüm,sevgilimdin. Gitmeyecektin. Veda etmeyecektin bana. Sen dayayıp sırtıma silahı. Çekmeliydin tetiği. Vurmalıydın bu garibi. Vurmalıydın acımasızca. Ölmeliydim şuracıkta. Bu ayrılığı yaşamamalıydım. Yaşatmamalıydın bana bu ayrılığı. Allah kahretsin. Allah kahretsin senin gibi zalim kulları. Seni gibi aşktan anlamayanları. Allah kahretsin. Böyle ayrılıkları,böyle vedaları.

Onun Sevgisi


Bir kağıt ve bir kalem önümdeKalbimdekileri yazmak isterkenKalem bile ağlamaktan mürekkebini kurutmuşÜstelik hüzünlü mısralarda ucunu kırmışO bile dayanamamış bu acıyaPeki ben nasıl hala yaşıyorumBunu defalarca sordum kendimeCevabı aynı soruda gizliymişFarkına vardım ama geç oldu birazBir gençlik kadar... sadeceOysa tatlı bir rüyaydı yaşamSadece ben vardım hayattaDiğerleri ise bambaşkaydı yaşamımdaBir tek ben mutluydum hayattaBaşkası yoktu mutluluğumu anlayabilenFarketmem zor oldu bunuÇok zor hem de...İnsanlar hayatımdan, mutluluğumdanÇalıp götürürken ben onları hala seviyordum,Oysa hepsi yalanmış...Yalanmış insanların sevgisi, gerçekliğiYaşam için savaşmak gerekiyormuşBelki de yapabilirim dedim Ayaklarımın üstünde durabilirimKimseye muhtaç olmadanKimseye laf söylettirmedenKendi başıma yeniden mutluluğumu kazanabilirdimYapabilirdim...İnanıyordum kendimeAma bazen yanılabiliyor insanBunu da öğrendim hayattan...Daha bir çok şey gördüm, yaşadımTutundum hayata ve sarıldım tüm gücümleİnandığım şeylerin hepsini başardımGel gör ki bazı şeylere gerçekten gücü yetmiyor insanınHele de elle tutulabilir bir şey değilse bunlarEn güzel sevgileri serptim kalbimeBüyüttüm onları insanlara dağıttımEn tatlı gülümseyişler açtı yüzümdeYeniden gülümsettim herkesi yeryüzündeBir de sihirli bir şey duydum çevreden"Aşk" diye seslenirlerken işittim birdenGün geldi onu da yaşadımBir yerde, bir kişide, bir isimdeYalnızca bir kalpte,En güzel sözleri işittim ondanEn mutlu anları yaşadım hayattaSevginin doruğunuAşkın ne olduğunuVe bir canın bir canaSadece sevdiği için feda olabileceği anladımBir hayatın bütün tatlarını yaşadımAcı, hüzün, mutluluk, sevgiBir de onun sevgisiTanımlanırsa: "Aşk", diye geçer kendisi.

aşk bu ya

Aşk bu ya insanları yollara düşürür. Sonunun nereye varacağı bellli olmayan bir serüvene atıldın, sorgusuz sualsiz... Ne ruhuna, ne bedenine ne de yüreğine söz geçirebildin. Benim gibi sende özlemle yandın. Hatta öyle zamanlar oldu ki, saatler dakikalar geçmesin istedik. Ve zaman iskencecilerin en yetenekli rolüne soyunarak acının en dayanılmazını tattırdı sana ve bana... Evet duygularınla hareket ettin oysa duygular anlıktır, anlarsa geçicidir bana inansaydın ya da beni azcık hissetseydin bana güvensizligin bir süre sonra geçerdi...... Şimdi ise seni hayata bağlayan tek gerçeğin aklın demi? Galiba evet... ve bana güvenmediğinden bitirdin... Dedim ya aşık oldun... çünkü aşkta mantıklıda düşünemezsin ve bedeli olarak cok ağır yapma olasılıkların vardır her zaman.... Uyuyamazsın dinlenemezsin harap bir bedenle başbaşa kalırsın ve kaldında... Bunları biliyorum çünkü bende yaşadım ama benimkileri güvensizlikten değil vefasız aşklardan... Biliyorum ki konuştuğumuz sürece kuşkular,şüpheler ve tedirginlikler peşini bırakmadı hiç. Yedin bitirdin hem kendini hem beni. Aslında BİZİ... Aşk böyle bir düşmandır işte. Düşmanların en zalimi, heyecanların ise en görkemlisi. Her şeyi kaybedebilirsin (beni bile) ama onu kazanabilirsin.Peki değer mi? Hemde nasıl derim ben...

Gelmesende beklemek var olmaktır

Deniz kıyısında bir kayayım ben. Taştan yapıldığım için sert derler vücuduma... Yorgun başımı gömdüm sularına... Ve sesin içimdeki cehennemin alevlerine yağan sağanak gibiydi. Kaptırdım varlığına taştan bedenimi... Lodos ile başladı her şey ve meltem ile bitiyor. Bitince sesin gidiyor kıyılarımdan. Hastayım. Taştan alnımda bulamayınca ellerini, sabahlarıma ağlıyorum. Doludizgin koşturuyordun kum tanelerinin yanına... Oysa bana çarptığın anı kelimeleştiriyordum. Ruhuma inecek adımlarının romanını işliyordum. Sen nasıl bir dalgasın? Kayaları umursamıyor, üstünden aşıp geçmiyorsun! Oysa seni kucaklayabilmek için heyecanların karaltısını yaşıyorum. Sükunetin hırçınlığıma ihanet mi? Canıma işlemek istemiyorsun. Ve mezarıma kapanır gibi, sönen bir ışık gibi baktım gözlerine...Dalgındın. dalganı taşırmadın. Yalnız kalan cismim, belki de sert olduğumu söylediklerinden yine tek başınaydı. Hiç bir şey kıramıyordu, ezemiyordu beni...Kayaydım işte. Bildiğin kayalardan. Ama farkına varamadığın bir yanım vardı. Bana ulaşmadığın her zaman yaşlarımı yanı başına akıtırdım. Ben ulaşırdım sana. Varlığım senin varlığının yanında bir Okyanusları aşıp geldiğin zaman yosun tutan taraflarım ağlıyor ve terimi göz yaşı olarak sana sunuyorum. Dalgaların uğramıyordu ücra köşelerime...Varolmak beklemektir biliyorum. Akşam yine uyuyamadım. Dalgın bakışlarını düşündüm. Bir özleyiş ki sorma bana...Anlatamam. bir söz olarak takdis etmek istemiyorum seni. Yanağıma sularını çalmadığın her gün gurbeti yaşıyorum. Gece uyuyamadım. Yıldızların nazarı değmişti tenine...Kıskandım onları...Vahaların en muhteşemine rastlanmıştı onlar. Sana ümitle bakmışlardı. Ben ise , kendimi çölde buldum. Oysa bahçemdin benim. Göz yaşlarımı bile kuruttum, beni baştan aşağı ıslat diye. Her kopuş ayrılığın tehlikesiydi. Suskundun, ufkum aynana baktığımda genişlemiyordu. Sessizliğini anlayamadım. İçini nereye taşırıyorsun? Taştan bir yüreğin pasını silmek için , yanlışlıkla yanından bile geçmiyorsun. Eriyen, dağılan benim. Bin parçaya bölünüyorum. Bedduadan kaçıyorsun sanki. Onun için ellerin bana uzanacakken kayboluyor. Ölürsem, ölmeyeceksin. Ölmezsen, ben hiç ölmem. Ki yokluğun öldüren bir yara... Sen nasıl bir dalgasın? Kayaları, senin için akan ırmakları umursamıyorsun. Hoyrat tavrın varlığımın nefesini kesiyor. Hastayım. Gönlüme düşen aksin, taştan bedenimde. Lodos bitiyor. Gidiyor sesin, adımların çekiliyor. Bana çarptığın anı kaleme döküyorum yine. Akşam uyuyamadım. Herkesin kahkahayla güldüğü bir mevsimi evlendirdiler. Dalgalar ve kaya için daha erkendi. Kaya sana susuzdu. Bütün bunlar sevginin bir başka açıdan anlatılmasıydı. Sevgilerde dalgalar gibi değil mi? Ya bir şeyler getirirler ya bir şeyler götürürler. Suyun tuzluluğuna yanmıyorum. Beni bir sarıp, bir bırakmana da yanmıyorum. Getirdiklerin ve götürdüklerine de... Getirdiğin bir çöp, götürdüğün benim parçam bile olsa...Yandığıma gelince... Bir sana yanıyorum. Ya her kaya benim gibi olmazsa!.. Gece yine uyuyamadım. Lodos bitti. Senin için... ( ölmezsen hiç ölmem)

Seni Sana Yazıyorum

Güneşin başka iklimleri aydınlatmaya, başka gönülleri ısıtmaya gittiği şu saatlerde, kâğıdı, kalemi elime alıp, seninle dertleşmek, yalnızca sana yazmak ve yalnızca seni özlemek geçiyor içimden. Sana yazmak. (Sana Seni Yazmak). Seni ve yüreğimde anlam bulan duyguları. Sana ait yüreğimin derinliklerinden kopup gelen artçı şokları anlatmak.. Ve toprağı alnından öperken yağmur taneleri, tüm benliğimle sana yağmak istiyorum. Bu gece dudaklarımdan dökülen her kelimede sen varsın ve yine sen varsın, yarım kalan sevdamın eksik taraflarında. Bomboş ve sessiz kaldırımlarda yürürken seni haykırıyorum sensizliğin inadına. Bu sensizlik gecesinde sevdamın en ücrâ köşelerine seni yazıyorum. Bu gece gene yağmur yağıyor. Yağmur yağıyor gönlümün sensizlikle yanan her yerine. Yağsın, yağsın ki saklasın sensizliğimde döktüğüm göz yaşlarımı. Ve yine saklasın sensiz geçen bomboş hayatı. İşte seni haykırıyorum sensizliğe alışamamış sine-i püryanıma, işte seni yazıyorum. Bu gece gene yağmur yağıyor. Sen yoksun oysa biliyorum ve üşüyorum sensiz kaldığım saatlerde. Göz yaşlarımı efkârıma kattım bu gece. Sevdamı, umudumu ve seni kızgın bir sel gibi kalbime akıttım. Bu gece yağmurla birlikte göz yaşlarım yağıyor ve ismini yazıyor sensizliğin acısı ile kıvranan kaldırımlara. Süzülen her damlada sen vardın ve yine sen vardın gecenin en karanlık anında. O, doya doya bakamadığım gözlerin, gözlerimin içine bir kez daha değseydi ve tebessümünden bir gül açsaydı yanaklarında, yetmez miydi? Bir bakışın bir ömre değmez miydi, ey! İsmini kazıdığım kaldırımlara sanki sen yağıyorsun yağmurla birlikte ve sevgin yağıyor yüreğime. Yalnız ve bomboş odamda sen varsın hâlâ. Hâlâ sensizliğim duruyor yanı başımda. Bu gece göz yaşlarım yağıyor sensizliğimle birlikte kaldırımlara. Seni arıyorum, erimekteyim. Karanlık geceye inat ay bu akşam gökyüzünde. Ve gökyüzü, yüreğimde..

Kalbinin Sahibiyle Kal...!

Her gece yıldızları toplar gönderirdim sana ve sık sık balkona çıkıp o yıldızlara bakardım. Ve de düşünürdüm geçmişimi geleceğimi. Sonra tamam derdim kendi kendime, hayata iyimser bakmamı sağlayan çektiğim acıları hafifleten sen vardın. Çünkü yazdıkların söylediklerin yüreğime akardı. Oysa şimdi ıssız gecelerde katran tutmuş haldeyim. Buz tutmuşum ama üşümüyorum tuzlu göz yaşlarımla hayal etnek yerine rüyamda görmek istiyorum seni. Ama her seferinde uykumun yarısında uyanıyorum. Çünkü sen benim için her şeyden fazlaydın. Biliyorum bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif edemez. Ulaşılmaz oldun hep, dokunmak hissetmek ve deli deli yaşamak isterken seni kocaman bir yalnızlıktı payıma düşen. Payıma düşen her şeyi ertelemeye çalıştım bende ama erteleyemedim sana benzeyen şeyleri. Su olsan dokunduğumda bozulurdun , bozulmayan bir şeydin sen. Gidilecek bir sey olsan sonun olurdu sonu olmayan bir şeydin sen. Seni düşündükçe yoruluyorum desen yine senin için dünyanın en büyük yalanı olur, ama yalanım yok yoktu. Ama inanmadın ve bitirdin, belki de böyle olması gerekiyordu senin için şimdi arkadaşız ve bugünden yarına ne kalır bilmem ama sen kalırsın içimde yatağı değişmeyen ırmaklar gibi. Çünkü bana hep kendimi hatırlatırdın. Yakındın uzaktın özlenendin ama bugün değil yarın gibi bir şeydin sen. Bugün her ölümle biraz daha ölürken seni düşündükçe hayata dönüyorum. Gelincikler gibi tek bir mevsim değil dört mevsim köşe bucak. Bir tek benim sevgimle yaşansada yine de seviyorum seni. Sensiz dallarını kaybetmiş ağaç gibi yapayanlız kaldım. Gece seni çok seviyorum diye mesaj attığında şaşırdım, içine gömüp üzerine beton döktüğünü sandığın o duyguların hiç biri ölmemiş ve o duygularının zamanı geldiğinde baş kaldırmış ve senin emrinden çıkıyor artık seni de kendi peşine takıyor. Çünkü sen onları çok uzun bir süre baskı altında tuttun. Haksızlık ettin... Her neyse her insanın bir hayat çizgisi olurmuş kimisininki uzun kimisininki kısa önemli olan o çizgiyi uzatmak değil o anları iyi yaşamaktır. Ben senle geçirdiğim her an için mutluydum ve her zaman maviyi evlat edinmiş düşler gibisin benim için. Sıcak bir gülümsemede baharda açan tomurcuklarda ve bir bebeğin masumane bakışlarında bulacağım seni kalbinin sahibiyle kal.

Evlenme Teklifi Acemice

Tutkulu bakışların sağanağında yağmur çiçeklere olan özlemini yağdırır. Özlemler sağanak şeklinde yağar alabildiğine hızla ve sessizce. Unutma ki; martılar okyanusları ister, kuşlar engin mavileri, kelebekler papatyaları, bülbüller hasret kaldıkları uğurlarında aşk şiirleri fısıldadıkları gülleri ister. Bense uğruna ölümü bile hiçe sayacağım sevgini istiyorum karçiçeğim. Sevginle yaşamak ve sevginle ölmek istiyorum. Beni var eden sevgini benimle bir ömür boyu paylaşır mısın?